Ortadoğu’nun kalbinde bir kez daha ateş var. İsrail ve
İran arasında günlerdir süren gerilim, artık savaşın soğuk yüzüyle karşımızda
duruyor. Bu sadece iki ülkenin güç savaşı değil; insanlığın sınavı, adaletin ve
vicdanın terazisi...
Roketlerin fırlatıldığı, şehirlerin yerle bir olduğu,
masum insanların yaşamlarının sona erdiği bir coğrafyada hiçbir zafer haklı
olamaz. Her bomba, bir annenin çığlığına; her karşılık, bir çocuğun yetim
kalışına dönüşüyor. Ve biz izliyoruz... Ekran başında, sosyal medya akışında,
haber bültenlerinde...
Ben Mehmet Ali Çotaoğlu olarak, bu köşeden her zaman
şunu söyledim: Hak edene hakkını, haksıza cezasını ver ama adalet terazisini
asla eğme. Bugün o terazi, Ortadoğu’da bir kez daha şaşmış durumda. Ne
İsrail’in sertliği ne İran’ın meydan okuyan dili, bu halklara huzur getirmiyor.
Tam tersine, barış her gün biraz daha uzaklaşıyor.
İsrail, güvenlik kaygılarıyla saldırdığını söylüyor.
İran, direniş adına misilleme yapıyor. Ama her iki tarafta da ölenler asker
değil, halk. Bombalananlar askeri üsler değil, evler. Savaşın adı ne olursa
olsun, faturası hep sivillere kesiliyor.
Adaletin izinden yürüyen bir Anadolu evladı olarak,
şunu açıkça ifade etmek isterim ki: Savaş hiçbir zaman çözüm değildir.
Hele ki masumları yok sayarak, toprak kazanımı ya da siyasi mesaj uğruna
yapılan savaşlar asla meşru kabul edilemez.
Barış, sadece diplomatik masalarda konuşulan bir
kavram değil; çocukların özgürce oynayabildiği, kadınların korkmadan
yürüyebildiği, insanların inançlarına ve kimliklerine bakılmaksızın bir arada
yaşayabildiği bir yaşam düzenidir. Ve bunu sağlamak, insanlığın en temel
sorumluluğudur. Bizim inancımızda da, tarihimizde de, vicdanımızda da bu
vardır.
İsrail-İran savaşı büyürken, dünya yine suskun.
Uluslararası kurumlar yalnızca açıklamalarla yetiniyor. Peki biz bireyler ne
yapabiliriz? Belki savaşları durduramayız, ama barışı savunan kalemleri
çoğaltabilir, vicdanı olan her insana ses verebiliriz. En azından içimizdeki
insanlığı diri tutabiliriz.
Çünkü biz sustukça, bombalar daha çok konuşur.
Ve biz sustukça, adalet çığlık çığlığa bağırır.
Bu yüzden yazıyorum: Hayatın her döneminde adaletin
peşinden giden bir Anadolu evladı olarak, barıştan yana olmayan her güçle arama
mesafe koyuyorum.
Adalet, yalnızca kendi halkına değil; dünyanın dört bir yanındaki masumlara
da ses olabilmeyi gerektirir.
Bugün İsrail’de, İran’da, Gazze’de ya da Tahran’da
ölen her masum insan için içim sızlıyor. Ve biliyorum ki o sızıyı hissetmeyen,
insanlığını çoktan kaybetmiştir.
Mehmet Ali ÇOTAOĞLU
Hana Travel
Genel Müdür