Hayat, bize her zaman “önce kendin” demeyi öğretmiyor.
Aksine çoğu zaman “önce sevdiklerin” diye başlıyor her şey.
Ama işte tam da burada, insanın iç sesiyle dış sesi arasında bir tartışma çıkıyor.
Çünkü bir ilişki içinde ya da bir ailenin parçası
olarak yaşarken,
öncelikler listesi bazen karışıyor.
Kimimiz “önce eşim” diyor,
kimimiz “önce çocuklarım”,
kimimiz “önce dostlarım”…
Ama çoğu zaman “önce ben” demeyi unutuyoruz.
Bu mesele, yalnızca bir kişinin hikâyesi değil.
Toplumda hepimiz aynı çelişkiyi yaşıyoruz.
Bir yanımız hep başkalarını önemsiyor,
diğer yanımız da “ya ben?” diye sessizce soruyor.
Çünkü biliyoruz ki, kendini tamamen yok saymak,
bir yerden sonra kimseye yetememek demek.
Tıpkı kendimizi ihmal ederek başkalarını tamamlamaya çalışmak gibi…
Sonunda yorgun düşmek, kırılmak, belki de bir gün kopmak.
Ama belki de çözüm;
“önce ben” demenin bencillik olmadığını anlamakta yatıyor.
Çünkü kendine iyi bakmadan, kimseye iyi bakamazsın.
Kendini unutmadan, kimseyi unutmamak mümkün.
Bazen “öncelik sıralaması” hayatın içinden incecik bir
detay gibi gelir.
Ama aslında ilişkilerin, ailelerin, dostlukların temeli tam da bu dengede
saklıdır.
O yüzden, belki de en önemli mesele:
Kendimize karşı dürüst olmak.
Kendimize “ben de buradayım” diyebilmek.
Ve belki de en büyük “biz”i, kendine iyi bakan insanların oluşturduğunu
hatırlamak.
Bu yüzden bu yazı, bir kişinin değil, birçoğumuzun
hikâyesi aslında.
Belki bugün, kendimizi biraz daha duymaya;
“önce ben” diyerek, “biz”i daha güçlü kılmaya vesile olur.
Mehmet Ali ÇOTAOĞLU
Hana Travel
Genel Müdür