Yıllarca Dışişleri Bakanlığı’nda önemli görevler üstlenen ve uluslararası deneyimini özel sektöre taşıyan iş insanı Soner Sarı, Antalya’nın ekonomik dinamiklerini, yatırım fırsatlarını ve inşaat sektörünün geleceğini tüm yönleriyle değerlendirdi. Hem yerel hem küresel bakış açısıyla şehre değer katmayı amaçlayan Sarı, “Antalya artık sadece bir şehir değil, Türkiye’nin ekonomik modeli” diyerek dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Öncelikle Soner Sarı'yı tanıyalım...
Kariyerime Dışişleri Bakanlığı’nda başladım ve uzun yıllar boyunca diplomatik görevlerle hem yurt içinde hem de yurt dışında, özellikle Ortadoğu coğrafyasında aktif görevlerde bulundum. Hariciyedeki görev sürem boyunca edindiğim uluslararası tecrübe, çok boyutlu bakış açısı ve kriz yönetimi becerileri, sonraki iş yaşamımın da temelini oluşturdu.
Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrılmamın ardından, daha önce çeşitli vesilelerle ziyaret ettiğim ve bende olumlu izlenimler bırakan Antalya’ya yerleşmeye karar verdim. Ankara’daki yoğun bürokratik iklimden özel sektöre geçiş sürecim, yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bu süreçte, ihracat faaliyetlerine odaklanarak iş hayatına adım attım. Antalya ve çevresi, özellikle mermer sektörü açısından önemli bir merkez olduğundan, ticari faaliyetlerimize bu alanda başladık.
Ancak tüm dünyayı etkileyen pandemi süreci, birçok sektörde olduğu gibi bizim de stratejilerimizi yeniden gözden geçirmemize neden oldu. Bu dönemde edindiğimiz tecrübeleri değerlendirerek, faaliyet alanımızı inşaat sektörüne taşıdık ve müteahhitlik alanında yatırımlar yapmaya başladık. Bugün, edindiğim diplomatik birikim ve özel sektör deneyimini birleştirerek, daha sürdürülebilir ve vizyoner projelere imza atma hedefiyle çalışmalarımı sürdürüyorum.
Antalya’nın sadece turizmle değil, yatırım ve kalkınma dinamikleriyle de öne çıkmasını sağlayan temel faktörler sizce nelerdir?
Antalya: Türkiye Ekonomisinin Mikro Bir Yansıması
Antalya, yalnızca bir şehir olmanın ötesinde, adeta mikro ölçekte bir Türkiye ekonomisi profili çizmektedir. Türkiye’nin küresel ölçekte öne çıktığı iki temel sektör olan turizm ve inşaat, Antalya’da eşzamanlı ve eşgüdüm halinde güçlü bir sinerjiyle ilerlemektedir. Bu anlamda, ülkemizde bu iki sektörün bu denli iç içe geçtiği başka bir örnek bulmak zordur.
Antalya’nın sunduğu potansiyeli yalnızca yabancı yatırımcıya veya turizme indirgemek eksik bir okuma olur. Elbette ki Kanada’dan Güney Afrika’ya, Ürdün’den Portekiz’e ve Almanya’ya uzanan geniş bir müşteri ağımız mevcut. Ancak, aynı zamanda Türkiye’nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her bölgesinden yoğun talep alan bir şehirden söz ediyoruz. Antalya, güçlü iç göç alan yapısıyla da dikkat çekmekte; bu da yalnızca konut ihtiyacını değil, ticari alanları, sosyal donatıları ve altyapı yatırımlarını da sürekli gündemde tutmaktadır.
Antalya’daki bu çok boyutlu hareketlilik, benzersiz bir denge oluşturuyor. Bu yüzden rahatlıkla söyleyebiliriz ki: “Herkesin gözü Antalya’da.”
Antalya’da kat sınırı neden var ?
Bu sorunun yanıtı aslında çok katmanlı. Öncelikle, bu tür kararların muhatabı elbette yerel yönetimler ve ilgili kamu otoriteleri; yani bu soruyu doğrudan karar alıcılara sormak gerekir. Ama öte yandan, kamu kurumlarının zamanla oluşmuş belli başlı refleksleri, planlama anlayışları ve şehircilik vizyonları da var.
Bana göre burada esas amaç; Antalya’nın sürdürülebilir gelişimini sağlamak, şehrin tarihi ve doğal dokusunu korumak, mevcut altyapının kapasitesini zorlamamak ve elbette deprem güvenliğini gözetmek. Yani bu sadece bina yüksekliğiyle ilgili teknik bir konu değil — şehir estetiğinden yaşam kalitesine kadar birçok boyutu olan bir mesele.
Antalya’da gelecek vadeden yatırımlar neler?
Antalya’nın yatırım potansiyeli, yalnızca belirli bölgelerle sınırlı değil; aksine, şehrin dört bir yanında ciddi fırsatlar mevcut. Özellikle şehir merkezine yakın çevre bölgelerde, en küçük noktanın bile yatırım açısından önemli bir değeri olduğunu düşünüyorum. Bugün geldiğimiz noktada, yatırımcılarımız yalnızca bizim anlattıklarımızla değil, bizzat yaptıkları yatırımların olumlu sonuçlarını görerek bu gerçeği deneyimliyorlar.
Bana göre özellikle Aksu Altıntaş, Kundu bölgeleri, Döşemealtı ve Altınova hem konum hem de gelişim potansiyeli bakımından öne çıkıyor. Bu bölgeler; ulaşım bağlantıları, altyapı yatırımları, artan konut talebi ve turizm hareketliliği ile yatırımcılara kısa ve orta vadede güçlü geri dönüşler sunuyor.
Altını çizerek belirtmek isterim ki: Antalya, her ölçekte ve her profilde yatırımcı için güçlü ve sürdürülebilir fırsatlar sunan bir şehir.
Antalya’da inşaat sektörünün önündeki başlıca zorluklar neler?
Antalya birçok açıdan yüksek potansiyele sahip bir şehir. Ancak sektörel anlamda önemli bazı yapısal sorunlarla da karşı karşıyayız. Bu sorunları gerçekçi bir şekilde değerlendirmek, hem yatırımcıyı doğru yönlendirmek hem de kamu-özel sektör iş birliğini güçlendirmek adına kritik önem taşıyor.
1. Planlama Yetersizliği ve İmar Kısıtları
Antalya’daki en büyük sorunlardan biri planlama yetersizliğidir. Özellikle kentsel dönüşüm ve hukuki altyapısı ayrıca merkezi bölgelerdeki kat sınırlamaları, biz müteahhitlerin proje geliştirme sürecinde alan esnekliğini ciddi şekilde kısıtlıyor. Yüksek yapılaşma taleplerinin karşılık bulamaması, hem şehir merkezinin dinamik gelişimini engelliyor hem de arsa verimliliğini düşürüyor.
İlaveten, imar planlarında revizyon süreçleri çok yavaş ilerliyor. Bunun somut örneklerinden biri, kamuoyunda “Kırcami” olarak bilinen bölgedir. Yıllardır çözülemeyen, belirsizlik içinde kalan bu alan, planlama yetersizliğinin sembolü haline gelmiş durumda.
2. Arsa Temininde Zorluk ve Maliyet Artışı
Gelen yüksek talebe karşın, nitelikli arsa temininde ciddi zorluklar yaşanıyor. Buna ilave çok hisseli mülkiyet yapısı, proje geliştirme süreçlerini hem uzatıyor hem de karmaşık hale getiriyor.
3. Maliyet Baskısı
Ülkemizin içinden geçtiği enflasyonist ortam, inşaat sektöründe girdi maliyetlerini ciddi oranda artırdı. Antalya gibi yoğun talep gören şehirlerde bu artış daha da belirgin hale geliyor. Beton, demir, işçilik ve nakliye gibi kalemlerdeki dalgalanmalar, yatırımcı açısından uzun vadeli planlamayı zorlaştırıyor.
4. Yabancı Yatırımda Regülasyon Riski
Yabancı yatırım Antalya için büyük bir fırsat olsa da aynı zamanda bir dışsal risk alanı taşıyor. son dönemde yabancılara yönelik gayrimenkul edinimi ve vatandaşlık süreçlerine ilişkin yasal düzenlemelerde yaşanan değişiklikler, yatırımcının karar alma süreçlerini etkiliyor. Bu regülasyon riski, öngörülebilirliği azaltıyor.
5. Kalifiye İş Gücü ve Teknik Ekip Sorunu
Antalya’da inşaat sektörünün bir diğer önemli sorunu, sürekli ve nitelikli iş gücü bulma zorluğu. Bu da operasyonel maliyetleri ve organizasyon karmaşıklığını artırabiliyor.